Yuh, çüş, oha, tırıs, bürürürürü, rerörerö.
Saç traşıma ödediğim para. After Shave vakasını tekrar yaşıyorum şu an.
Neyse bunları düşünmüyorum, şu anda çok sevgili, biricik mükemmel bir insanın bana yollamış olduğu La Vie en Rose'yi dinliyorum. Her şeyi unutup aslında kaldıgım yurdun hep hayalimdeki bir yer olduğunu görüyorum. Önünden tren geçiyor, şikayetçi değilim hep öyle bir yer istemişimdir, güzel bi mutfak var orada ne yemekler yapcam. Zaten haftada 1 dersim var mayısta biraz yoğun ama mayısa kadar tadını çıkarırım zaten Avrupa'nın. Yani planlar öyle şimdilik. Bakalım Italyan bir Pablo'yla tanıştım. Pablolar nasıl olur bilirim ben, güya akşam buluşcaz da pek ihtimal vermiyorum o zaman ben de şehri dolaşırım-yine-.
Neyse çalan şarkı Pink Martini'den Sympatique. Hayatım bir film olsa OST'sinde 3. sırada olurdu.
O derece yani.
3 comments:
hıhı evet arkaplanda tren var, her 15 dakikada geçiyor. Ama sallanmıyorum öyle filmlerdeki gibi. Hatta hep böyle bi yerde kalmak istemişimdir.
6 dakikada birmiş!
sonradan bunlar 2dkda bir oldu, südbahnhof tırtlatınca
Post a Comment