20090331

Goodbye Vienna!

Oha, cidden inanmıyorum Viyana'dan gittiğime üzüleceğimi hiç sanmazdım. Tamam güzel şehir ama :/ neyse işte, o da beni özlemiş öyle diyor en azından... Uzun süredir blog yazarken iç çekmemiştim. Gayet... neyse.

Berlin mükemmel bir şehir, duvarı çok sevdim. Try the Best kısmına hayran kaldım. Hayran kaldım... neyse. Lego aldım, çocuk oldum. Berat'ı gördüm. Berat okuyorsan burayı selam olsun sana. Kusura kalma biraz uzak kalmış olabiliriz ama müze için sağol. Bitanesin sen... Neyse..

Yazıyordum bişi oldu devamı gelecek demistim ya, bi sey oldugu yok. allam yarebbim almanlar neden klavye yaptmis.. y ile z nin yerleri degisik. evet kendi bilgisayarim degil birisinde yatiya kaldim :/ pirrr bugun trende olmam gerekiyodu pislik insanlar neyse zerrre arkama bakmam piiuv kacarim. o derece yani.
bugun biletim basladi ama hala viyanadayim bi de paper proposali yazmam gerek brr. neyse güle güle

20090325

Hello Berlin!



Goodbye Lenin esintileriyle Berlin'e gidiyorum, Berlin. <3

Berlin'de ne yapcam hiç bi fikrim yok, neden gidiyorum gene bi fikrim yok. Gitmek için gitmek bu olsa gerek. Neyse, no tomorrow ne de olsa, haftaya gene Berlin'de olcam ne güzel.

Berlin, Berlin, Berlin, aç kollarını bebeğim ben geliyorum.

20090320

No tomorrow!


Her şey nasıl mı başladı?

Eğer geçmişe dönecek olursak her şey How I met your mother'ın geçen yılki St. Patrick günüyle başladı. Hani hatırlarsanız o yıl bi nehir ismi ünlü de aklıma gelmiyor, yeşile boyanmıştı. Ve Barney de ya yarın yoksa diyordu, sonra ne oldu nasıl oldu bilemiyorum, bi anda aklıma geligeli verdi bu Kaş'tayken. Dalarken acaba ne de olsa yarın yok, yarın yokmul gibi dal mı dedim, zaten çıkamıycam mı dedim bilemiyorum... No tomorrow idesi bi anda "resurrect" oldu. Gel gelelim exchange günlerime. Bazı arkadaşlarım anlamakta zorlanıyor halbusü o kadar karışık da değil. Sadece pazartesi ve salı günleri dersim oldugu için vaktim oldukça kaçı kaçı veriyorum yurtdışına. Yurt dediğim de Avusturya olsa gerek. Budapeşte, Prag derken kendimi resurrect olmuş bu idenin içinde buldum. Hele kapşon'umu takınca insanların beni drug dealer sanması olayı daha bi süper. Marketin nasıl işlediği hakkında da bi bilgim oldu, ilginçti kısacası. Aslında planlarım da big sister denen yere gitmek de vardı ama olmadı. Olacak mı bilmem, ama bugün interrail biletim geldi, oha dedim daha bi kaç gün önce istemiştim. Şak diye yolladılar. Valla rotam hakkında en ufak bir fikrim yok. Bi de geç yollarlar bunlar diye 2 nisan'dan başlatıyorum bileti. Neyse artık. Krakov, Auschwitz, Varşova, Kopenhag, Oslo, Berlin... Brüksel, Amsterdam, Barselona... genelce bi İtalya ve Viyana diye düşünüyorum ama bu sefer de İsviçreyi kaçırmış oluyorum. Neyse işte burada devreye No tomorrow idesi giriyor ve günü kurtarıyor.

Her şey çok random gözükse de geçen hafta St patrik günün kutladım. İlginçti Avusturyalı kızlar yeşil yeşil giyinmişler, onlardan başka herkes de siyahtı. Neyse gel gelelim yeşillere, başlattılar konuşma falan açtılar ama nafile, biz yeşil giymemiştik o gün. Gittiğim eleman da Scottish, aksanlı falan böyle ara sıra iletişim problemi yaşasam da o gün ancak böyle bi yerde böyle insanlarla olabilirdi. Absinth'in ucuzluğu gözlerimi yaşarttı. Prag dünyanın en güzel şehri ama fazla labirent. Bahar Viyana'ya geliyor, Schloss Schönnburnn'un labirenti de yeşerince artık dalcam. Hazır gelecekten bahis açılmışken çarşamba günü Berlin'e gidiyoruz, gidiyoruz dediğim aslında kim var kim yok bilmiyorum. Fikir benden çıkmıştı ama casual bi konuşma arasında Roma'ya gidelim mi diye, nasıl Berlin'e gidiyoruz, neden berlin'e gidiyoruz hiç bi fikrim yok. Italyanların aklına erilmiyor. Hoş onlar da benim için aynı şeyi diyordur. Bi de yunanlarınkine. Oooo yunan dedim de yunan bi arkadaşımla bugün Romeo Juliette gitcez, Viyana Şehir Operasında. VŞO.

Neyse işte bu blogu yazabiliyorum ama essayi yazamıyorum. Yarına hala okunması gereken 3 makale, yazılması gereken 1 essay var. Bak şu feleğin işine. Neyse no tomorrow, bi şekilde hallolur her şey.

PS: Prag'a kaç yıldır gitmek, Prag'ı kaç yıldır görmek isterdim. Ve oldu, herkes görsün herkes gitsin, muhteşem bi yer. Özgür falan da. Bilmiyorum belki gene giderim. Interrail'in planlarını söylerim yakında. Sağlıcakla.

20090311

New Quest:Gargoyles



Evet, yine bi sınav öncesi blogudmayım hiç şaşırtıcı değil.
Bu arada çok ilginç bir şey fark ettim. Kombinasyonum şu: Hukuktan yarına sınavım var, oda arkadaşım mimar. Oha lan Marshall olmuşum ben! dahası odada sandiviç yiyoruz :D Hı hı aynı öyle :D Mutluyum, barney de iyidi ama Marshall olmak bi ayrıymış onu fark ettim.

Ha bu arada gargoylelara merak sardım ünlülerini görcem gezcem falan filan.

Ciao. Evet İtalyancam gelişiyor!

20090304

I don't know what the hell is Himbeer-Zitrone Sirup but I love it

.tabi bi de Österreichs bestes bier dedikleri gösser var ama benim tercihim SPAR'ın Himbeer Zitrone sirup'u. 1:6 oranı var diyorlar, koyuyorsun göz kararı bi parmak, 6 katı su katıyorsun. hele ki soğuksa, dadından yinmiyor. Aslında yenilecek bir şey değil, içilen bir şey sanırsam çilek gibi ama çilek olmayan bir berry ile limon şurubu içiriyorlar bana ama nedir bilemedim, çok sevdim.

Efendim, eğer sıkı bir takipçisiysenin "kirli"'nin, Avusturyalı insanlarla aramın pek süper olmadıgını göreceksiniz. En son iki ülke arasında yaşanan applepieincident'tan sonra, bi resolution sağlandı. Adamlar yazık alt tarafı ucundan azıcık almışlar. resmen dolduruşa geldim. İnanıyorum bir gün bu elemanlar blogum'u kendi dillerine çevirecekler ve o gün çok güleceğim. Hem de aşırı. Çünkü bkz: googletranslte rocks in turkish and it hurts me! bu arada macarlar soğan fetişi çıktı. Ya açıkçası hala şu kelimeyi bilemiyorum, feşist mi diycem ha yok feşist diyince faşist gibi oluyor o diğil.

Hala Rapsodi İstanbul dinliyorum, nedir bu obsesiflik anlamadım ama neyse olur bazı bazı insan hayatında. Half Life 2'nin soundtrack'ini de obsesif bir şekilde dinlerdim. Ya da Yann Tiersen. Geçenlerde bi kitap aldım To kill a mockingbird(Alaycıkuşu vurmak diye çevrilmiş olabilir, emin değilim) ilginç ve güzel bir kitap, hukukla ilgilenenlere öneririm. Hukukla kim ilgilenir demeyin, ohoo burada sarhoş muhabbetine giriştim ben, oda arkadaşım sen oldugunda olgun diyor şimdi, kitap yaz falan diyor, ekonomi matematik ben küçükken legolarnda oyuncak yapardım bak şimdi mimar oldum diyor, her şeye sahibim diyor. Ben sordum senin bir hayalin var mı diye o da bunu söyledi, bilmiyorum ben ne olacağımı. Dediğim gibi ben bakmadan yaşıyorum. Kitap yazmak hayalim evet, ama restoran işletmek, bi bankada en birinci olmak da hayalim, politika da hayalim, hepsi çok farklı sanırsam daha da yaşlanmam gerek. Ama bişi dedi o ilginç: What you think is correct. Yani aslında şunu demek istedi, mantıklı düşünüyorsun. evet ama her şey mantık değildir be yusuf. Ha burada iltifat değil acıma var da olabilir bilmiyorum

20090303

Celebración de los 100 de entrada


Evet evet evet. Nihayet, 100. entrym geldi de çattı, geldi de çattı. hele ki bu entry'i Viyana'larda yazmak ayrı bir duygu yumağı benim için. Birkaç gündür mevcut olan melakolik ruh halimi, Teoman'ın 'Son' albümüne bağlıyor, ve de umarsamadan hayatın oha çüş olduğunu tekrar görüyorum. Oğlum aç gözünü dercesine bütün dünya mittafa'ya sinyaller yolluyor, ve atrolojik olarak muhteşem ötesi bir evreye girdiğimi hissediyorum. Hissetmiyorum biliyorum, yaşıyorum, tecrübe ediyorum, oha ben neymişim oluyorum.

Tamam ego akıyor damarlarımda ama napalım, ben buyum, hoş asla egoist olmadım, olamam da, doğama aykırı. Tek yaptığım aslında kendimi takdir etmek. Olay kesinlikle bundan ibaret.

Evet ben bunları yazarken bazı gelişmeler oldu, bazı politik gelişmeler. Biliyorsunuz, dairemi paylaştığım 2 avusturyalı yaratık var, şimdi bunların arasına bir de benim yeni oda arkadaşım geldi, kendisi kral bir insan. Süper birisi, çok da kafa, bugün yan odadaki Avusturyalılara elmalı kekimi verdim. Hani ben verdim çünkü yarın son günüydü ve yiyecek halim yoktu! O yüzden bir problemim gerçekten yok. Ama dedi ki you are stronger than that and I'm with you. Allam negzel bir ifadedir bu ne güzel bir takdirdir bu, :D neyse bu son 5. dakika içinde oldu. Kötü bir olay değil tabi ama iyi oldugu kesin :D neyse Rapsodi Istanbul dinliyorum beni hala melankolik kılan bir albüm ama babane(edit: banane olacak, babane ne alaka???), şarkı başkasına değil bana geliyor, işte işin en güzel kısmı o.

Hayat güzel bunu tekrar tekrar görmek, birileri tarafından gösterilmek, yaşamak, tecrübe etmek daha bi güzel. :D

PS: Yusuf(!)'tan izim aldım kendisinden blogumda bahsedebilirmişim, kendisi Arjantina'dan değil ama Arjantina'danım de dedi, sonra naaah dedi kıvrak bir el hareketiyle! Which means that's not a problem :D

20090301

Fontana di Trevi

Bir şehre sözüm varsa o da Roma'yadır. Aşk çeşmesine para attıydım. 1 tane attıydım, bu da beni Roma'yı tekrar görme zorunda kılıyor. Anlamadım neden Roma'ya gitmedim ki bu hafta neyse sözüm var gitcem bu sefer 2 para atcam, 2 tane new romance demekmiş. Olsa olur da, amacım her gidişimde incremental atmak. O yüzden 3. gelişimde evlenmek için gitmem gerekiyor :D çünkü inanışa göre 2 para atarsan sevdiğinle Roma'ya gidermişsin : ) Neyse, Roma'ya sözüm var, Floransayı özledim: Ne demişim zamanında bağlasan durmam.

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin