20081129

Bize Yalan Söylediler


Hayır cidden bir yalanı yaşıyoruz da haberimiz yok. En azından haberim yok. Tamam adamın biri bi film yapar sen de izlersin, buraya kadar her şey tamam ama aptal bir şarkıyı niye her yerde dinlersin ki? Ama olay bende değili ya da biz seyircide de, Semiramis'in dediği gibi "dört bir yanda bizim gibiler" bize yalan söylediler.
Olay cidden tam anlamıyla bu ve Çağan bize yalan söylüyor, bize bizi anlatıyor. Onun malzemesi biziz, ve belki de bu yüzden bir gerilim filminde bile sinemadaki seyirciler daha az üff püff ses efekti çıkarır. O üfleyenlerden biri olarak, o Istikal'de yürüyenlerden, Harem'de bulunan, ne bileyim sizden biri olarak filmin yaptığı tek şey buydu ve yarası olsun olmasın herkesi bir şekilde işlemiş oldu ve dünyaya, hadi küçük düşünelim Türkiye'ye 45likleri yeniden tanıttı. Reankarne olmuş şarkılardan biri de Semiramis Pekkan'ın Bana Yalan Söylediler parçası. Açıkçası sevdiğim bir yapıma bağlanma süreci yaşayan bir insan oldugum için aykırı bulduğunuzu zannetmiyorum şu anda bu meseleden bahsetmemi. Yani yarın yeni bir film izleyeceğim oha lan benden bahsetmiş diyeceğim. Ama bu filmde başrol oyuncusunun restoranı var ve benim işletmek, aşçısı olmak istediğim bir yer işletiyor ıssızadam. Hayallerimle oynama sakın, biliyorum öyle restoranlar Türkiye'de yok, olsa da çok az, niye hayalimi bu kadar gerçekmiş gibi gösterdin? 30larında Galata'da yaşayan, restoran sahibi adam benim, ben. Bana yalan söylediler, bana yalan söylediler, kaderden bahsetmediler.

Filmde milyon detay var, ve bu detaylardan birinin sizi bulmaması imkansız ama Ada'nın içkonuşmasıdır sanırsam insanların karnına yumruk atan. En azından ben çok ağır yedim o yumruğu. Paylaşmak istedim sadece.

20081127

578

Açıkçası bütün bir ay boyunca menüde ciğer çıkmasını istemiştim içten içe, kendime itiraf edemedim, yüksek sesle söylememiştim ama ne zaman baksam menüye gözüm hep onu aramıştı, kendisi Arnavut Ciğeri. Nerden gelmiş ismi bilmiyorum ama tadı güzel, bana eski anılarımı hatırlatıyor. Mesela arnavut kaldırımı vardı bi aralar di mi güzel günlerdi onlar. Ama gel gör ki kalorisi yüksek besin bunlar :( negatif kaloride olmam gerekirken 30 dakikada günlük enerji ihtiyacımın yüzde bilmem kaçını karşıladım. Hem de tek öğünde :(

Ekonometri sınavı 26 geldi, beklediğimden iyi şahsen arasıra demiyo değildim tek basamaklı gelebilir diye ama çok mutluyum o sınavdan böyle bir şey gelmesi ilginç. Linearden aldıgım nota da benziyor o da 27 miydi neydi hatırlamıyorum ama bir şeyler tekrar ediyor sanki hayatımda.

Akşam Issız Adam'a gitcem nasıl bir filmmiş anlatırım. Biraz geciktim ama merak etmiyor değilim. Kızlar çok seviyor deniyor, erkekler pek beğenmiyormuş ama şansımı deniycem ben.

Öyle işte.

20081124

Bir gün belki hayattan

Yeah yeah yeah yah.

Öyle işte. Şimdi IC'nin kuytu köşelerinde, kendimi soyutlamamamış bir şekilde, açık seçik, aleni bir biçimde iştriakimi gerçekleştiriyorum. Nedir bu meşgale, yazı yazmak. Ama yapmam gereken ne, okumalarımı yapmak. Aslında tonlarca sayfanın tonlarca kısmının okumasını yapmak nice yürek istiyor lakin burada bahsetmeyeceğim çünkü bu blogun lanetli olduguna inanıyorum. Bu sayfalarda yazdığım, çalıştığımı belirttiğim bütün sınavlar "yokunakatta" idi. Bi nevi boktandı. İşte türkçe ile japoncanın benzerliği. Neyse örnek verecek olursak:
Linear
İstatistik
Olasılık
Bi de dandirik MS 303 dersi, bu derslerden ucu ucuna geçtim neden, çalışmadığımdan mı alakası yok, herkeşler kadar çalıştım. Geçen hafta da ekonometri sınavı vardı, çalıştım ona da sonuç ne oldu, "yokunakatta". Bilmem anlatabildim mi? Hiç Japonca sınavım var ya da hiç Hum sınavım var dedim mi? Yoo asla, onun yerine Kellyden bahsetmişliğim var. Demekki neymiş bu sayfalar naletliymiş o yüzden bugünden itibaren böyle bıdıbıdı yapmak yok. (^^)\/

20081123

Arrange Icons By Date

Dün dündür, bugün bugün. Evet aslında aynen böyle. Dün ve bugün. Bir de yarın var değil mi ama? Dünü ve bugünü biliyoruz ama yarını hadi yarını da geçtim 1 saat sonra ne olacak nasıl olacak bilmiyoruz. Ama dünü bugün gibi hatırlıyoruz. Yani dün gibi hatırlıyoruz diyoruz ama aslında dünü ne kadar hatırlıyor bir insan değil mi?

Mesela Medea'ya bakalım. Evet yeni okuduğum için biliyor ve örnek gösteriyorum. Alçak Jason eğer kralın kızıyla yatmasaydı, mutlu mesut yaşarlardı, Medea da çocuklarını öldürmek zorunda kalmazdı. Hadi ben Medea'ya hak vermiyorum şahsen. Jason bence iyi bi eleman ama konum bugün ben değil, bugün Jason değil zaman. Şimdi öyle bir şey ki zaman göreceli. Mesela, aslında olaylar geçtikten 1 yıl sonra Medea'nın kalkıp intikam için çocuklarını öldüreceğini sanmıyorum. Neden bilmem. Zaman işte diye kestirme cevap verebilir insan aslında. Zaman. Hani derler zaman acıları silmez ama hafifletir, yani dün gibi hatırlardı eminim ama dünü ne kadar nasıl hatırlıyoruz. Dün elimize batan iğnenin acısı, parmağımızı kesen kağıdın hissiyatı ve acınarak söylenmeli ki yediğim beytinin tadını nasıl hatırlarım sanki dün gibi?

Ama verdiği kavramlar belli: Kağıt kesiği acı; beyti.. Biliyorsunuz zaten beytiyi.
Beyti bugün jübilesini yapacak. Hatta yapıyor. Yani Beyti bir daha karşımıza çıkmayacak. En azından yarını ne kadar bilebilir ki bir insan karar verme gücü olmadan. Ama kararlarımızı da belirleyen biz değil miyiz? Aldatmayı seçen, Medea'yı kendimize düşman yapan biz değil miyiz? O zaman çocuklarımızın acısını da hissetmek zorundayız. Beyti, sen güzel günler yaşadık mı yaşadık. Dün gibi hatırlarım senle nasıl tanıştığımı. Bir çekiciliğin vardı, ismin garipti. Garip olduğun için zaten sende bir şeyler buldum. Ama dün gibi hatırlarım da bünye de yaptıklarını. Artık sağlıklı bir yaşam peşinde koşuyorum. Fiziksel anlamda koşmaya, ya da spor yapmaya başlamadım itiraf ederim ama en azından huzurlu ve mutlu olduğum şu günlerde, kendime olan saygımdan dolayı göbeğimin biricik düşmanı senle sadece dünden gelen bir tad olarak görüşmek istiyor ve kattığın her kaloriyi yakarak bünyemden atmak için her gün biraz daha çabalıyorum.

Sen beyti, sevdiğim, bu sana bir veda. Ya da bir Medea!? Ama sen beyti, arkadaşım ol yeter böylesi daha güzel!

Umarım başka bir şekilde, başka bir kişi olarak karşına çıktığımda başka tadlarla görüşürüz. Seni geleceğe yolladım beyti, bugün gibi hatırlayarak.
Elveda.


Ve Beyti sana laflar hazırladım.

istanbulda kalkti tren
ankarada yapti firen
bu lafima cevap veren
ya brokolidir ya da brüksel lahanası


PS: Günün birinde dünyanın en güzel beytisini yemeğe and içiyorum.
PPS: En güzel anılarımı senin hayalinle süslüycem beyti.
PPPS: I luv u beyti, but I want something healthy.

20081116

*

O diil de küçükken meyve sinekleri vardı, nereye kayboldular? Yok mu oldular? Sadece küçükken mi gözükürlerdi onlar? Neredesiniz?
*

Beklemek

Bir fiilden öte bir şeydir beklemek, beklememek gerek hayatta ama insanı tutsak eden durumlardan ötürü bekler birey. İşte ben şu anda bekleme safhasındayım, neyi mi? Karlı aralığın gelmesini, karlı bir Şubat akşamı atlayıp trene Viyana'ya varmayı sonra da dönmeyi ve buna benzer bir sirkülasyonlar silsilesi. Ama penceremden dışarı baktığımda, anı yaşamamı öğütleyen, yapraklarını döken, baharda nasıl yeşerdiğini gördüğüm, baharla nasıl solduğunu gördüğüm ağaç. İşte beklemek böyle bir şey yaprak dökmeyi beklemek açmayı beklemek. Peki beklemeli mi, hayır efendim beklenmezi yaşamalı. Mesela bir kaç dakika öncesine kadar hayatımdaki en melankolik şarkıyı dinlerken birden kendimi baby do you wanna bumb şarkısını dinlerken buldum. Hani beklenmediklik bu, hayatta shuffle'da olmalı bence. Shake it shake it.

PS: ekonometri sucks, bakalım io nolcak, sözde sevdiğim dersler bunlar hmm hmm :D

20081109

Olmak ya da Olmalı (Bedava klişe hediyesiyle)

M. Kemal'in de dediği gibi Gidelim Afet, bütün her şeyi bırakıp gidelim falan işte ne bileyim. Yani bakıyorum kariyer.net'te biraz gezdim, bilmiyorum ya. 2 yıl sonra okul bitcek hadi master yaptık diyelim 3-4 yıla iş, ofis hayatı. Hayır iş ofis hayatı istediğimi biliyorum ama bir şeyler yanlış gidiyor sanki, acaba kendi işimi mi kurmalı, olmaz olmaz değil ama o da büyük sorumluluk be. Burcumun ünlü insanı Jim Carrey mi olsam acaba, neden olmasın, sosyal açıdan da çok benziyorum kendisine. Acaba... Komedyen mi olmalı, evet neden olmasın.

Hmm ekonometri... Sınav öncesi mittafa akşam blog yazıyor, klişe dediğinizi duyar gibiyim :D evet öyle ama napalım gece genç, ic de geç açılıyor o zaman napmalı akşam geç yatmalı... erken yatamadım sorun orada..

İş hayatına dönelim, mesela yok ama mesela piercingim olsa işte ne kadar kaale alınırım, hatta işe alınır mıyım bilmiyorum. Bir şeyler farklı işimizi biz seçmeliyiz, iş bizi seçmemeli, ya da iş olmamalı. Bir komedyen mi olmalı, bir yazar mı olmalı. En güzeli, sabah ofis akşam yazar gece de komedyen olmak.

Olmak ya da olmamak, gerçekten işte bütün mesele bu. Yapmak ya da yapmamak değil, olmak ya da olmamak.

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin