20080519

Withdrawal


Offf off Albay Sanders, hepsi senin suçun. Hayatımda hiç bu kadar tavuk istememişti canım. Deli gibi, bir manyak gibi adeta yüzyıldır aç kalmış bir yaratık gibi canım tavuk çekiyor :( ah beyti ah sen böyle değildin, sevgili arsız beytim benim. Ama o biscuits... düşünmemeliyim. Bi kere kendime tavuk yemeği yasak kıldım. Evet bu kılma işlemini bizzat ben yaptım çünkü tavuk yiyince tavuk gibi tırsak oluyorum. Sen Fenerbahçe uçurtması uçurmaya çalışan insan sözüm sana sen de yeme alışkanlığını değiştir bence çünkü B5 yurdu ile üniversite merkezi arasındaki düzlük ve bir o kadar da egzantirik bir yerde zevk alamazsın bi kere. bak gene gitti monitörümdeki görüntü. Ah benim biricik emektar bilgisayarım. Sen olmasan bu satırları nasıl yazardım, yazardım aslıda gene abartmaya gerek yok. Neyse açım ve canım koskoca bi bucket çekiyor deliler gibi. Tek başıma oturup yerim,sonra da uyurum ama yapamam. Bi kere tavuk yememem gerekiyor, sebze de yememeliyim o zaman ot olurum, balık hafızama kötü geliyor, ah beyti ah. Çok özledim seni.

Geçenlerde umarsızca ve amaçsızca İstiklalde dolaşıyordum, aslında olaylar İstiklalden de öncesine her şey Haydarpaşa Garından bindiğim Eminönü motoruyla ilintili. Fakat nasıl orada o motora bindim hiç bir fikrim yok. Güneş Kuzguncuktaki evlerin camlarına ateş gibi düşerken beni hapşurtuyor bir de. Hapşura tıksıra biten ufak Boğaz yolculuğu sonunda kendisini bir hamamböceğine dönüşmüş bulan Samsa gibi ayaklarım üstünde durmaya çalıştım. Baktım Galata beni selamlıyor dur bi elini sıkayım diye yardırmıştım ki, hep varlığını bildiğim fekat binmemin hiç mümkün olmadığı Tünel'e girdim. 4-5 dakikalık kısa yolculuğum sırasında 5 dakika sonraki Shuttle yetişmemin planlarını yaparken, karşımda belirivermiş olan tramvaya bindim. Hola hola, senior sesleri eşliğinde turistik bir gezi yaparken, sokakta bi tip gördüm. Bordo'da tanıştığım Barış değil mi bu, bak kerataya gelmiş de benin radarıma girmiş. Full House vari bir atraksiyonla tramvaydan atladım ve Balık Pazarı girişinde Barış'a high five çektim. Usta çek ordan bi Kentucky menü büyük olsun. Olmasın olmasın.. Beyti, beytii. Nerdesin?

20080511

DARKO

İlk gördüğümde dün inanamadım; yalandır dedim. beyazperde.com'da gördüm yok yav dedim. ek$i'de entry gördüm imdb'de arattım ve inanadım. Geliyor: s.DARKO geliyor. Amanin, yani güzel filmdi yani zaman mekan etc etc. de uu beybi heycan yaptım bi kere kız kardeş falan acaba Donnie'yi görür mü, tavşan hala aynı tavşan mı? Lost'ta Desmond sevdiceğine kavuşabilecek mi? Penny için şöyle böyle diyorlar. Bugün Beşiktaş'a bi quest için gittim. Hani hatırlarsınız belki, böyle rengarenk halkalardan olurdu böyle şıkır şıkır sallanırdı bilezik gibi bi oyuncak vardı. İşte onu aramak için çıktım yola. Aslında onu aramak için değil uyandım ve hmm Taksim'e bi gideyim dedim. Sonra yolda Beşiktaş'ta inerim bişeyler yaparım diye düşündüm. Öyle de oldu zaten, direkt bi ara sokağa girdim. Açım ama gitmem gerektiğini hissediyordum. Bi anda küçüklüğümden gelen bir koku sardı etrafımı. Açık şampuan olabilir, şekerleme olabilir belki ikisinin de karışımı. Ne oldugunu incelemeden yola devam ettim. Baktım bir oyuncakçı önünde bi kız dikilmiş bana bakıyor. Hani kaldırım zaten sıkışık, geçmek mimkin değil. Bi de dikilmiş. Güzel kızdı vesselam da içimdeki ses gir içeri dedi. Girdim efem. Birazcık sessiz sedasız ilerleyince, 2 yaşındaki kızına oyuncak arayan hanıma selam verdikten sonra aklıma o oyuncak geldi. Ben böyle küçüklüğümüzde vardı,rengarenkti, hışırdardı. Bilezik gibiydir derkene adam görevliye seslendi, friskelerden versene diye. Friske olmayabilir, çok hızlı ismini söyledi ama neyse friske diyelim, onlardan bi tane verdi. Fekat ben iki tane aldım. Böyle ellerimde dolaşırken, o girdiğim ara sokaklarda gözüme batan bir çantacıdan çanta alıp, içine attım friskeleri, çünkü elimde komik gözükmekteydiler. Açım hala ha, ne yesem diye bakınırken girdim bi migrosa üç beş bir şey daha aldım. Baktım halen açken Barbaros Hayrettin bulvarında Kızılay kan topluyor vereyim dedim. Bi kuyruk bi bürokrasi sormayın, üşendim. Neyse kan verme konusunda kendime cesaret toplayım diye, oturdum o müzenin karşısındaki topların bir ucuna. Otururken öyle topun üstünde gene böyle LOST tarzı flashbackler gördüm, ki bu ara çok oluyor. Aman dedim, kalk dedim kendime yemek alayım. Girdim hemen karşıdaki KFC'ye bir Kentucky menü aldım. Beytiden sonra KFC'nin biscuit'i ile kaçamak bir ilişki yaşadım; saklayacak değilim, ama aradaki mesafeden ötürü pek yakınlaşamadık. Neyse menümü aldıktan sonra aşağı indim. Hınca hınc dolu olan üst kata inat, aşağı katta 3-4 çift vardı. Biz de biscuit'le onlara hunharca bir bakış atıp, bim bam bom çatlasın düşmalar şarkısını söyledikten sonra yemeğe devam ettik. Yemeğim biter bitmez hiiiç konuşma yapamadan beklemesiz kalkınca sanki yadırgandım ama napalım acele etmem gerekiyordu. BJK ve GS maçlarından dolayı şehir çok kalabalıktı ve A noktasından B noktasına gidebilmek için çok uğraşmak gerekiyordu. Hemen Gabriel Garcia Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabını Alkım'dan istedim. Ama seçici davranarak ingilizcesi olsun dedim. Kadın o yok biz de dedi, ben de gazımı alıp, şansımı zorlasam ispanyolcasını bulabilir misiniz diye sordum. Şimdi ispanyolcamın Hola, quanta costa?'dan daha ileri gidemediğini varsayınca komik geliyor kulağa ama havamı bastım. Kabalcıda da farklı bi durum yoktu. En iyisi Homer'a para bayıp almak kitabı. Yürü yürü, ateşli BJK taraftarları eşliğinde Taksim'e gelip, direkt shuttle'a bindim. Yorgunum kıh kıh diyerek yattım uyudum. Aslında uyudum sandım ama sanju ni yonju ni seslerini duyunca kulaklarım dikildi. Hemen sormak istedim doko e ikimas ka diye ama yanında öğretim görevlisini görünce cevabın daigoku oldugunu anlamak içten-işten- bile değildi. Birden Kate çıktı karşıma Kate tamam hoş da ilginç bir şekilde aklımda Penny vardı ve koyu mavi bir gömlek giyiyordum. Yüzümü falan görmedim ama kanımca Desmond olmuştum, adada o sahil senin bu monster benim koşturuyordum. Bi anda dizimde bir elin varlığını hissederek şak diye gözümü açtım. Önce anlamadım ama okula gelmişiz "Kimlik" diyen amcayla tekrardan karşılaştım. Hebe hübe yorgunluk sarhoşluğundan ötürü olsa gerek yalpalayarak indim servisten ve şak odaya girdim. Sonra ne oldu tam hatırlamıyorum ama ben kahveye iniyorum dedikten sonra en son rerere rarara gassay gassay cimbombom dediğimi hatırlıyorum. Sonrası Darko'nun varlığını keşfetmem, bloğuma girmem ve yatmam. Off flashforward oldu bu da. buenas noches mina-san.

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin