20070223

Phoenix


Efendim, anka kuşlarını bilir misiniz? Elbet bilirsiniz, hani Kaf Dağı semalarında yaşayan kuşlar. Talih getirenler. Evvela ismine aşina olduğunuz bu kuşlar çok enteresan yaratıklardır. Nerden mi bilirim, ben onlardan biriyim. Talih kısmına gelişgüzel inanırsınız da neden konuştuğumu mu sorgularsınız, haklısınız adetimiz değildir. Konuşuruz aslında. Yani doğru bilirsiniz de sizin bildiğiniz, biz kuşlar ademce konuşmayız. Ama ben konuşan türdenim de o yüzden beni anlarsınız. Artık mucize mi dersiniz, palavra mı, inancınıza saklayın. Antenleri açın da dinleyin derim ben. Çünkü benim söyleceklerim var. Ne mi söyleyebilirim, çok şey efendim. Alemler demeye dilim varmaz ama bir çok dünya gördüm de bunun gibisi yok. Kıymetini bilmek gerek. Kıymeti nerden mi geliyor. Bizzat Ademoğlu'nun cismi yeter de artar bu kıymete değer biçmeye.Evet efendim. Biz anka kuşları şans getiririz, baht açarız. En çok da çobanları severiz. Kaval sesine de bayılırız. Siz de bilirsiniz ki, devlet adamı mı çıkarmadık, reis-i cumhur mu türetmedik? Yaptık oğlu yaptık da

kimin nerden haberi olacak çünkü sus pus otururuz biz. Gene bir gün, yedi semanın sınırlarında uçarken bir kaval sesi duydum. Bir çok kaval sesine kandım da, bu tını, bu frekans bambaşkaydı. Hani milyarlarca ses bilirim de bu kadar kendisini ifade eden bir ezgi... Üç tur döndüm de üç turun her birinde farklı bir şekilde uyandım. Üç kere kül oldum da yeniden doğdum. Yanıp kavruldum da, döndüm duruldum. Bahusus bu çobanı mükafatlandırmak gerek, gördüm de talih kuşu gibi kondum. Talih bu garip çobana güler gülmez, kavalın sesi kesilmesin mi? Ne ben anlam verebildim, ne de çobanın sürüsü. Meee dedi durdu sürü. Meee'lemeler sürecek diye beklerken birden gökten üç elma düştü. Üçü de bizim çobanın başına. Hem de ne elma. En sulusundan, en dolgunundan, en kırmızısından. Üç elma düşer düşmez bizim çobana üç kısmet çıktı. Ne çok kısmet gördüm de ben bunlar gibi kısmet görmedim. Biri bembeyaz bir at en dirisinden, biri simsiyah bir kısrak en güçlüsünden. Bir diğeri de ateşten çıkmış gibi, kor alev gibi bir tay. Bizim çoban çocuk. Kendine yakın hissetti diye atladı tayın üstüne. Adına da Talih koydu. Bir de koşu koştu. Bizim Talih kazadı anlayacağınız. Ben nece kazanmalar gördüm de bunun gibisine tanık olmadım. Talih hem yarışı kazandırdı, hem de kendi iyi bir para etti. Yani Talih gitti anlayacağınız. Bizim çoban ise talihsiz kaldı. Ama parasızlıktan iyidir. Şehir hayatı ya bu. Bir ay geçti, ama ne çetin bir ay. Bizim çoban parasız kaldı. Kendini ifade edecek bir kaval kalmıştı. Bir çaldı, pir çaldı. Olacak iş değil ya bizim çobana iş teklifi yağdı Avrupalardan. Elbet birini kabul etti de gitti. Parasız da kalmadı. Hatta paraya para demedi. Fakat ne zaman mevzu paradan açılsa, Talih gelir aklına. Bir gün görmeye gitti Talih'ini. Talih ya bu, bir çifte attı bizim kavalcıya. O gün bugündür bir hayal görür bizim çoban bir zümrüdüanka üzerine dillenmeyi bekleyen.

20070213

V-Day Massacre

Çiçekler hazır. Gül olması tercihimizdir.
İnternet üzerinden satış yapan siteler duyurularını da attılar, bu aralar sadece çiçek gönderimi yapılıyor. Kargolar da iyi iş yaptı. Çikolatasız olmaz tabi. Biraz da alkol olsun. Aman kalsın. Her yeri de boyayalım toz pembe renge. Oooo beklenen gün geldi. Satışlar da iyi. Ne mutlu herkes mutlu.

Yok efendim kesinlikle yok benim karşıtlığım böyle sevgi dolu bir güne. Ama aşırıya kaçtığına inanıyorum Yılın diğer 364 gününden bazen de 365 gününden farkı nedir cidden anlamıyorum. Tamam belki doğum günündür belki anlayışla karşılarım belki o gün tanışmışsınızdır. İsabet ama kalk da bugüne anlam kat. Olmaz ya. Cidden para tuzağı gibime geliyor. Tatilde Bridget Jones'un Günlüğü'nü okudum. Evet filmi var, ama okumayı tercih ettim. Öyle sevilesi bir kitap değil. Ve galiba filmi daha eğlenceli olsa gerek ama en azından okuması zevkliydi ve bazı şeyleri gözler önüne serdi. Aslında Bridget'e bazı yerlerde hak vermedim değil. Tamam kendisi kadın olabilir ama erkekler karşında gördüğü haksızlık ya da duyumsamazlık nedense Bridget bana farklı bir açıdan görüldü. Bence kendisi hayatımda gördüğüm en ezik insan tipi. İstediği hiçbir şeye ulaşamıyor neredeyse. Sorna anne sözünden çıkıyor ki bilirim büyüklerin bazen bildikleri oluyor. Bridget neden ezik; çünkü kendine hakim olamıyor. Bazen bekarlığın o tatlı özgür dünyasında sınırsız zevklere ulaşırken, bazen de hayatından bezmiş bir kadın olup bırakmak istediği sigaraya geri dönüyor. Gereksiz alış-veriş ve kalori alımı da cabası. Kendisi söyledi halbuki, insanlar çift haline bürününce güçten düşerler. E öyleyse neden Rönesans'taki gibi bireyselcilik yerine insanlar "çiftselliğe" dönüyor, bilinmez.

20070212

Vodafone, you can't purchase me


Takdir etmek gerek, Vodafone güzel bir şekilde girdi Türkiye'ye. Bence girdiği de iyi oldu. Halen tam Vodafone olmadı ama olunca güzel olacak. Eminim. İşte o gün benim de bir Vodafone'um olacak. Yani en azından ben öyle düşünüyorum ama reklamlarında benim zayıf noktalarımı bulmaya devam ederse, kendimi düşünemiyorum.

Hakkını yemeyelim reklamları gerçekten güzel. Hele İngiliz polisini görünce şaşıran Istanbullu amca ve Pisa'dan uydu görüntüsüyle Istanbul'dan zoom-out. Bence fazla Vodafone'ca. Özellikle reklamlardaki oyunculara ne demeli. :)

İletişim önemli tabi, hatta bu ismi çok güzel kullananlar var. Eskiden kitap en güzel iletişim aracıydı. Hem de bayağı eskiden ve şimdi bakıyorum da önümde sadece 2 kitap var ve ikisi de iletişim yayınlarından. Bir tesadüf olamaz bence; iletişim gerekli. Ama iletişimin yolunu da bilmek gerekir. İnsanlar tartışarak da anlaşır, konuşarak da. İletişim sonuçta bir mesaj iletmekten geçer. İyi ya da kötü şekilde iletişim yani. İletişim güzel şey ama. İletmesini bilene. Başladı Vodafone reklamı... Güzel jenerik müzik...

Sevgilerimi iletiyorum efendim. Sağlıcakla.

20070208

Yakın Dost

"Eski Japon kültürüne göre parıldayan her şey değersiz ve bayağı kabul edilirdi.Yeni bir fincan veya vazo, ürküntü verirdi. Çünkü parlayan bir nesne yenidir ve yeni olduğundan henüz kullanımının ona kazandırdığı soylulukla değer kazanmamıştır.Eskimiş, pek çok kez çay içmekten ötürü kararmış bir fincan, bizimle yaşamış, sabrımızı ve özenimizi aktardığımız bir eşyadır ve zamanla hem bizim huyumuzu, hem duygularımızı yüklenmiş ve bize hizmet ederek bunun karşılığını vermiştir.Uzun süreli bir dostluk zamanın kararttığı bir fincanınkiyle eş değerde izler taşır.Gündelik eşyalarda da, arkadaşlıklarda olduğu gibi çatlaklar ve gölgeler bulunur.Bir fincanı firlatıp atmamak ve bir arkadaşı yaşantından uzaklaştırmamak için sabır ve sadakat gibi son derece önemli, ama artık pek sık rastlanmayan iki duyguya gereksinme vardır.Sabır, yüklendiği rol gereği bir tuğlaya, sadakat ise bir köke benzer. Sabır acelenin, sadakat ise tüketimin panzehiridir."

Kaynak: İnternette bir siteden alındı; sitenin adını maalesef kayıtlarımda tutmadım.

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin