20081205

Onbeş Ocağa İncir Ağacı Dikmek



15 Ocak curcunası yaşamadığım bir yıl yoktur kanımca. Malumunuz ocağın 15'i bendenizin doğum günü, hani pek mukadder bir gün olmasa da aslında bir insanın doğum günü olması itibariyle varlığı bende çok şey taşır. Hayatımda hiç ama hiç kop kop doğum günü partisi yapmadım yapmayı da düşünmüyorum. Mesela ilkokulda arkadaşların doğumgünü partileri olurdu evlerde. Biraz zorlama olurdu, monopoly oynar, iki el dans eder, konuşacak konu olmazdı, işte kendi çapımızda birilerini dansa kaldırmaya çalışırdık. Aslında iyidi ya ilkokul, hoş kötüydü de ama iyi de sayılabilir. TED'den önce devlet okulundayken çok farklıydı her şey onu hatırlarım. Aslında pure öğrenciliği hayatımda bir tek bi o zaman bir de ortaokulda yaşamışımdır. Lise ile TED'e bakarsam bir farklılıkları var. O farklılıklar nedir hepsini burada yazmayacağım hatta hiç birini yazmayacağım. Ama iyi zamanlardı hepsi, fakat hiç birince mükemmel bir doğum günü kutlamadım. Bi kere ortaokula kadar hiç umrumda değildi, doğmamış olmayı istediğim zamanlara denk gelmesinden ötürü olsa gerek. Doğumgününü bırak, partisi peeeh. Sonra ortaokul geldi, sosyal çevremin elverişsiz olmasından mı kaynaklandı bilmiyorum, yoksa görece inekliğimden mi :/ o olaylara da pek kaptırmadım hatta ulan diyorum ilkokulda sınıfın en gerizekalı çocuğuydun, karne resmen 3lük sayma sistemi gibi 2 ve 3lerden oluşuyordu, nasıl oldu da en birinci oldun Kayseri'de anlam veremedim. Hayatımda ne oldu hiç bilemedim. İlkokulda hani anlam verebiliyorum çok sevdiğim birinin çok erken kaybı olsa gerek diye savsaklamak da kolayıma gidiyor. Ama exponential inekliğimin korelasyonu yok. Aslında derslere de çalışmazdım da ama en birinciydim. Sosyala bakardım aslında, matematikde derste en birinciydim. Sonra rakiplerim falan geldi, alam düşman gözüyle bakardım onlara ne komikti ya. Off elemanları hatırladıkça ne gülesim geliyor. Mafya takılanından, ağırabisine, berkinden alisine alabildiğine insan varyasyonu vardı. Vardı da vardı. Lise dümdüzdü yahu. Hep aynı kişilerle takıldım. Yani ömrü hayatım boyunca hep okul değiştirdiğim için alışkın değildim. Lisenin ilk günü de çok olaylıdır da olaylar bunlar değil, anlatırım deli olaylar var. Gel gelelim üniversite hayatına, o da pek parlak değil ki. Daha ilk yılım hatta 4.ayım falan, tatil dönüşü olsa gerek, daha uçağa da o kadar alışmadım taa karşı da indiriyor ben de elimde onca bavulla dolaşmak istemiyorum tabi. Kayseri-İstanbul express otobüsüne binip Harem'de uyandırılmayı bekliyorum. Otobüs genelde 10da 11de falan kalkar, işte o 11'de başladım saate bakmaya. Yanımda tanımadığım, büyük bir ihtimalle de hayatımda bir daha karşılaşmayacağım bi çocuk var. Yollar hafif karlı, obsesif bir şekilde Vega-Hafif Müzik dinliyorum. Hatta çalan şarkı Ankara(Ankara bir çok sevdiğimi almış bir şehir olarak bende gri ve melankolik duyguları en habis şekilde uyandırır-habis ne bilmiyorum bu arada yazasım geldi-) elimde sadece bir kağıt, kağıtta ismim ve 15 ocak ibaresi, koskoca otobüste yalnız ve yanlışım. İşte böyle bir doğum günü yaşamışlığım var. Nasıl parti olabilir ki, resmen filmde öpüşme sahnesi var diye filmi izletmeyen, seyircilerin kapa yahu şunu dedikleri için izleyemediğim filmi yayınlatmayan bir Kent otobüsüyle bir kaç yıl sonra farkedeceğim karşıtlıkların ve yanlışlıkların tam ortasında, geleceğe yolculuk yapmaktayım. Sonra bir yıl geçiyor. Odamdayım, bir kaç insan geliyor doğum günümü kutlamaya, şu harekete hiçbir zaman anlam veremesem de o insanlara ufak bir tebessüm ve umarsız bir tavırla yalnız kalmak istediğimi söylemek, ve yalnızlığın biraz da yanlışlığın dibini vurmak. Sonra 2008in 15 ocağı var. Var, olmasa da bir şey fark etmezdi, arşivleri karıştırsak bulurum da hafızam beni yanıltmıyorsa linear sınavım var. Bak bak bak nasıl da her şeyin başı, bihabersizlik var buram buram. Haa ama öyle bir gündür ki aslında gerçekten de her şeyin başlangıcı terimi cuk oturur, hayatımdaki en güzel hediyeyi aldığımı zamana denk gelir: bir insanın içtenliği ve samimiyetini en üst doruklarda yaşamak tabi bunu iki ile çarpmak, aslen uzatmalarda oldu bu da. Bu yıl da vasattı 15i; ama 16sı saat 00:01 biraz muhteşem değil miydi bizim için evet öyleydi. Vee gelgelelim 2009'a. 2009dan bahsetmek, aslında (t+1|t=içinde bulunduğumuz yıl)den bahsetmek süperdir hep benim için. Ama 2009un Ocağının 15ine 2 sınav koyan zihniyeti nasıl bir buhrana soktu beni de bunca lakırdı sarfettim ben de bilemedim. Neyse zaman gösterecek ama fark ediyorum ki, iyiki doğmuşuz be. Yani sen de iyiki doğmuşsun ki okuyorsun burayı, yoksa okuyan eden yok. Ben de okumuyorum, aklıma estikçe;ara sıra bazı bazı. Bazen de nostalji olsun diye, hangimiz yapmıyoruz ki bunu.

3 comments:

lugis the great said...

ben okudum blogunu =) oğlaklar en birincidir.. bu yüzden hep zorluk çıkarırlar bizi kıskananlar.. sana queen in muhteşem şarkısı the show must go on dan bir dize armağan ediyorum:
"Inside my heart is breaking [and]
My make-up may be flaking
But my smile still stays on."
=)
*

Beta Karoten said...

Doğumgünü hediyesi iki sınav çok güzel olmuş. İlkokulda çok dolaştım demişsin, beni geçemezsin. 5 yılda 3 okul, 4 ayrı bina =)
Hastalığın kötüymüş, geçmiş olsun Mustafa

okilovebeytiverymuch said...

Yoo aynen hatta dahası 3 yılda 3 okul, 5 yılda 5 ayrı bina :D

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin