20090320

No tomorrow!


Her şey nasıl mı başladı?

Eğer geçmişe dönecek olursak her şey How I met your mother'ın geçen yılki St. Patrick günüyle başladı. Hani hatırlarsanız o yıl bi nehir ismi ünlü de aklıma gelmiyor, yeşile boyanmıştı. Ve Barney de ya yarın yoksa diyordu, sonra ne oldu nasıl oldu bilemiyorum, bi anda aklıma geligeli verdi bu Kaş'tayken. Dalarken acaba ne de olsa yarın yok, yarın yokmul gibi dal mı dedim, zaten çıkamıycam mı dedim bilemiyorum... No tomorrow idesi bi anda "resurrect" oldu. Gel gelelim exchange günlerime. Bazı arkadaşlarım anlamakta zorlanıyor halbusü o kadar karışık da değil. Sadece pazartesi ve salı günleri dersim oldugu için vaktim oldukça kaçı kaçı veriyorum yurtdışına. Yurt dediğim de Avusturya olsa gerek. Budapeşte, Prag derken kendimi resurrect olmuş bu idenin içinde buldum. Hele kapşon'umu takınca insanların beni drug dealer sanması olayı daha bi süper. Marketin nasıl işlediği hakkında da bi bilgim oldu, ilginçti kısacası. Aslında planlarım da big sister denen yere gitmek de vardı ama olmadı. Olacak mı bilmem, ama bugün interrail biletim geldi, oha dedim daha bi kaç gün önce istemiştim. Şak diye yolladılar. Valla rotam hakkında en ufak bir fikrim yok. Bi de geç yollarlar bunlar diye 2 nisan'dan başlatıyorum bileti. Neyse artık. Krakov, Auschwitz, Varşova, Kopenhag, Oslo, Berlin... Brüksel, Amsterdam, Barselona... genelce bi İtalya ve Viyana diye düşünüyorum ama bu sefer de İsviçreyi kaçırmış oluyorum. Neyse işte burada devreye No tomorrow idesi giriyor ve günü kurtarıyor.

Her şey çok random gözükse de geçen hafta St patrik günün kutladım. İlginçti Avusturyalı kızlar yeşil yeşil giyinmişler, onlardan başka herkes de siyahtı. Neyse gel gelelim yeşillere, başlattılar konuşma falan açtılar ama nafile, biz yeşil giymemiştik o gün. Gittiğim eleman da Scottish, aksanlı falan böyle ara sıra iletişim problemi yaşasam da o gün ancak böyle bi yerde böyle insanlarla olabilirdi. Absinth'in ucuzluğu gözlerimi yaşarttı. Prag dünyanın en güzel şehri ama fazla labirent. Bahar Viyana'ya geliyor, Schloss Schönnburnn'un labirenti de yeşerince artık dalcam. Hazır gelecekten bahis açılmışken çarşamba günü Berlin'e gidiyoruz, gidiyoruz dediğim aslında kim var kim yok bilmiyorum. Fikir benden çıkmıştı ama casual bi konuşma arasında Roma'ya gidelim mi diye, nasıl Berlin'e gidiyoruz, neden berlin'e gidiyoruz hiç bi fikrim yok. Italyanların aklına erilmiyor. Hoş onlar da benim için aynı şeyi diyordur. Bi de yunanlarınkine. Oooo yunan dedim de yunan bi arkadaşımla bugün Romeo Juliette gitcez, Viyana Şehir Operasında. VŞO.

Neyse işte bu blogu yazabiliyorum ama essayi yazamıyorum. Yarına hala okunması gereken 3 makale, yazılması gereken 1 essay var. Bak şu feleğin işine. Neyse no tomorrow, bi şekilde hallolur her şey.

PS: Prag'a kaç yıldır gitmek, Prag'ı kaç yıldır görmek isterdim. Ve oldu, herkes görsün herkes gitsin, muhteşem bi yer. Özgür falan da. Bilmiyorum belki gene giderim. Interrail'in planlarını söylerim yakında. Sağlıcakla.

4 comments:

sbeilin said...

suspense suspense

Anonymous said...

aaa sakızcı çocuğun blogu varmış :)

Anonymous said...
This comment has been removed by the author.
sbeilin said...

ben beğendim bu fikri. ama birazcık zor di mi sanki...

2006-2012

Hayır efendim bu kesinlikle ek$isozluk özentisi bir yazı değildir, sadece ucu kıytırık yerlere varan kendi öz inancımdan kaynaklanan bir bitim tarihi ve copyright mevzusudur. İşbu yazı burada olduktan sonra buradaki yazılar ve imajlar Birleşmiş Devletler İnterneti Koruma ve Geliştirme yasası altında ulvi haklar doğrultusunda korunmaktadır. Şimdilik buradaki yazılar, mittafa tüzel kişisinin okilovebeytiverymuch adıyla internete bir yansımasıdır ve bu yansımayı mittafa pek sevmektedir. Hatta bu tüzel kişi, artık tüzel olmakla kalmamakta, tüzel kişilikleri içermektedir, içerecektir, içermelidir. Eğer bu itirazınız varsa bi şekilde ulaşmanız pek tabii mümkündür. Süpaneke dinimiz amin