
Evet evet evet. Nihayet, 100. entrym geldi de çattı, geldi de çattı. hele ki bu entry'i Viyana'larda yazmak ayrı bir duygu yumağı benim için. Birkaç gündür mevcut olan melakolik ruh halimi, Teoman'ın 'Son' albümüne bağlıyor, ve de umarsamadan hayatın oha çüş olduğunu tekrar görüyorum. Oğlum aç gözünü dercesine bütün dünya mittafa'ya sinyaller yolluyor, ve atrolojik olarak muhteşem ötesi bir evreye girdiğimi hissediyorum. Hissetmiyorum biliyorum, yaşıyorum, tecrübe ediyorum, oha ben neymişim oluyorum.
Tamam ego akıyor damarlarımda ama napalım, ben buyum, hoş asla egoist olmadım, olamam da, doğama aykırı. Tek yaptığım aslında kendimi takdir etmek. Olay kesinlikle bundan ibaret.
Evet ben bunları yazarken bazı gelişmeler oldu, bazı politik gelişmeler. Biliyorsunuz, dairemi paylaştığım 2 avusturyalı yaratık var, şimdi bunların arasına bir de benim yeni oda arkadaşım geldi, kendisi kral bir insan. Süper birisi, çok da kafa, bugün yan odadaki Avusturyalılara elmalı kekimi verdim. Hani ben verdim çünkü yarın son günüydü ve yiyecek halim yoktu! O yüzden bir problemim gerçekten yok. Ama dedi ki you are stronger than that and I'm with you. Allam negzel bir ifadedir bu ne güzel bir takdirdir bu, :D neyse bu son 5. dakika içinde oldu. Kötü bir olay değil tabi ama iyi oldugu kesin :D neyse Rapsodi Istanbul dinliyorum beni hala melankolik kılan bir albüm ama babane(edit: banane olacak, babane ne alaka???), şarkı başkasına değil bana geliyor, işte işin en güzel kısmı o.
Hayat güzel bunu tekrar tekrar görmek, birileri tarafından gösterilmek, yaşamak, tecrübe etmek daha bi güzel. :D
PS: Yusuf(!)'tan izim aldım kendisinden blogumda bahsedebilirmişim, kendisi Arjantina'dan değil ama Arjantina'danım de dedi, sonra naaah dedi kıvrak bir el hareketiyle! Which means that's not a problem :D
0 comments:
Post a Comment